En güzel kore dizisi nedir? diye sorsalar Coffee Prince ve Secret Garden derim hiç düşünmeden. Zaten bende sağlam kaynak Suspusningiden almıştım ikisinin tavsiyesini.
Secret Garden çok güldüren, çok ağlatan modern çağın en güzel peri masallarından. Fantastik bir hikaye bu kadar güzel işlenemezdi. Bir hikaye bu denli naif, içten ve sıcak olamazdı. Koreliler bunu çok iyi başarıyorlar. Aşkı yozlaştırmadan, dozunda , tadında anlatıyorlar.
Kah çok gülüyorsun, kah gözlerin doluyor.
Ve hep güzel bitiyor, yüzde kocaman bir gülücük bırakıyor.
Secret Garden klasik zengin adam fakir kız aşkı. Bu denli klişe bir hikayeyi masal tadında fantastik ve baymadan yapabilmek herkesin harcı değildir.
Kim Jon Woo korenin en zengin adamlarından biridir, ailesi seçkindir. Gıl Ra Im ise kıt kanaat geçinen, hayatını doblörlük mesleğine adamış Jon Woo'nun tabiriyle National Geographic belgesellerindeki yoksul yerde yaşayan kendi halinde bir genç kızdır.
Bu iki insan bir araya gelir Jon Woo, Ra Im'in peşini bırakmaz. Ve olaylar öyle gelişir ki, aslında onların arasından büyük bir trajedi vardır.
Kim Jon Woo karakteri zengin olduğu kadar burnu havada ve huysuz. Yer yer adama bak yaa dedirtiyordu. Ama bir o kadar da yufka yürekli. Ve tabii kıskanç. Sevdiği kadını asla paylaşmayı göze alamayan bir karakter. Özellikle aşkına sahip çıkması, hafızasını kaybettiğinde dahi aynı adam olması ve yine Gıl Ra Im'i sevmesi, ölümü göze almasıyla göz yaşları sel olur sayesinde. Yani sevdi mi tam seven adam ancak böyle olur.
Ve dizinin en fantastik tarafı Jo Woon ile Ra Im'in ruhlarının değişmesi oldu. Aslında bunu birbirini seven ama anlayamayan her çiftin yaşaması gerek. Karşısındaki insanın bakış açısıyla dünyayı görmek, onun dünyasına misafir olmak, onu çok daha iyi anlamaya yol açıyor. Ben isterdim şahsen böyle bir şey :)
Gıl Ra Im karakteri ise ne kadar sert ve kendi halinde biri olsa da kadın hep kadındır dedirtiyor. Mesela Oska'ya olan hayranlığı bunu en iyi yansıtan şey. Ruhlar değiştiğinde ki kız tavırları o dublör sertliğini alıp götürdü. Birde tabi, Joo Woon'un deliliklerine sabretmesi takdire şayandı. Lakin kıyafetlerini pek beğendim ben. Her bölümde mutlaka bir parça beğeniyordum.
"Joo Won:Tıraş kremini böyle sürdükten sonra jileti alıyorsun.
Ra Im:Gerek yok.2 günde bir bende yapıyorum.
Joo Won:İki günde…Nereni?"
"Kim Joo Won: Başka hiçbir adamı sevme. Sadece beni düşünerek yaşa. Choi Woo Young abimle çok yakınlaşma. Bu bir emirdir. Tüm yaşamım boyunca aldığım en bencilce karar bu olabilir ama bu cemiyet liderinin bir kararı. Kararıma saygı göster. Her zaman muhteşem olan Gil Ra Im, gelecekte de, muhteşem olmalısın. Seni delice özleyeceğim. Seni seviyorum. Seni seviyorum…"
Bu sahne ve replik insanı mahvediyordu. İzlerken acaba? oldum. Kavuşamazlarsa diye üzüldüm ne yalan söyleyeyim.
"Gil Ra Im: Herkes bize bakıyor.
Kim Joo Won: Tabikii bakacak.Az önce fakir bir dublörü öptüm.Yakınlarda biri mağzamızın hisselerinden almışsa çabuk olup satması iyi olur.O mağazanın patronu bir kadına aşık oldu.Bu yüzden her şeyi mahvetme eşiğindedir."
Ve Joo Woon'un ukalalığının bir sahnesi daha. Her defasında "benim gibi bir adam, senin gibi sıradan bir kıza nasıl aşık oluyor" lafına gülmüşümdür. Tatlı Hayat'taki İhsan Yıldırım aklıma geliyor Kim Joo Woon'u izlerken :)
Joo Woon'un annesi pek fenaydı, o nasıl bir cadı kaynanalık yahu. Lakin ne yaptıysa da aşkın önüne geçemedi.
Mekanlar, yerler büyüleyiciydi. Özellikle ben tam yılbaşı zamanında izlediğim için görsel olarak da etkiledi. Kim Joo Woon'un evi, bahçesi, kütüphanesi muhteşemdi yahu.
Güldüğüm sahnelerden biri Joo Woon'un Oska çorabını görünce onu çıkarı çöpe atışı.
Kim Joo Woon'dan bahsedilir ve onun çılgın eşofmanlarından bahsedilmezse olmaz. İtalyan, fransız eşofman ustaları tarafından teek tek işlenen bu eşofmanlar dizinin en komik tarafıydı. Çok güldüm ya o sahnelere, onu anlatırken insanların yürüyüp gitmeleri çok normal bir insan tepkisiydi tabii.
Ve doğal olarak bu eşofmanlar çok ünlü olmuş.
Joon Woo'nun kuzeni Oska en sevdiğim karakterlerdendi. Çok şirin, eğlenceli, komikti.
Hele ilk bölümlerde giydiği kıyafetler neydi öyle yahu.
Yoon Seul'a ise ilk bölümler gıcık olmuştum. Ama sonra onun üzücü hikayesini görünce kızamadım. Son bölümlerde giydiği bir kıyafet vardı, onu bulmaya çalıştım çok hoştu orada.
Hele o müzisyen oğlanla Oska'ya olan aşkları dolayısıyla atışmaları pek hoştu.
"Alice harikalar diyarı sendromu
Bu bir akıl hastalığı.
Bir dürbünün yanlış tarafından bakıyor muşsun gibi.
Bir peri masalında yaşıyor muşsun gibi.
İlginç ve acı veren bir sendrom.
Bu sendroma yakalandığıma eminim.
Yoksa neden bu sıradan kızla yaşadığım her an masal gibi geliyor?"
Son sahneler pek güzeldi.
Kim Jon Woo'nun şu sözü;
"İnsanlar sonuna kadar sabretse hayallerine kavuşurlar" ile bitireyim postu.
2 yorum:
Merhaba.Bloğunuzla renkli kitap bloğunda sizden bahsetmesi ile tanıştım.Bu bloğu açtım birde ne göreyim Secret Garden adını duyunca bile tüylerim diken diken oldu.Çok güzel anlatmışsın.Bu dizi hakkında o kadar söylenecek şey var ki.Kore dizisi sevipte bu diziyi izlememiş olan varsa ne diyeyim artık biran önce izlesin:)Dizide öyle sahneler var ki özellikle baş karakterler çok iyi oturmuş.Joo Won'un odasında hüngür hüngür ağladığı sahne,Ra ım'ın arkadaşıyla diz çöküp ağladığı sahne off neler neler.Tabii ki güldüğüm çok yerde oldu dediğin gibi.İyi ki izlemişim diyorum.Artık takibindeyim görüşmek dileğiyle .)
http://suaryadan.blogspot.com/
teşekkür ederim ^^
bu dizi hakkında ne kadar anlatılsa az geliyor gerçekten, öyle başka ve güzeldi ki. yazarken yine bir yandan duygulandım, bir yandan çok güldüm :)
Yorum Gönder